gurkan.altmisdort @ havadis.at

Bugün gündem dışında bir konu ile alakalı bir kaç cümle yazmak geldi içimden. Aslında gündem dışı dediğime bakmayın. Zira her gün her saniye karşı karşıya kaldığımız bir durum aslında.

Konumuz haset ve kıskançlık!

Yaşadığımız eyaletten yola çıkarak bu iki terimi değerlendirmek ve durumu biraz tartışılır hale getirmek niyetim.
Nedir bu iki terimin lugat karşılığı? Haset ve kıskançlık aslında bir birine çok yakın iki terimdir ve kişinin farklı durumlarda verdiği tepkilerdir.

Haset herhangi bir başarı, nesne veya insan ilişkisine bir başkasının sahip olup da kişinin kendisinin sahip olmadığı bir durumda ya kendisinin de sahip olmak istemesi ya da karşıdakininde sahip olmamasını dilemesidir. Haset duygusu bazen açık ve belirgin olarak kendini hissettirirken bazen de üstü örtülü bir şekilde gündeme gelebilir. Bireyin kendi içinde ulaşmak isteyip de ulaşamadığı her türlü nesnenin, bir başkasının elinde veya gücünde olmasına imrenme duygusu şiddetlendikçe hasede, hasedin artması ise saldırganlığa dönüşür. Kendinde olmayanı tahrip etme, yok etme, bunları yapamazsa dedikodu üreterek bunu sağlama yoluna yönelme temel istektir. Haset böylelikle başarıyı yok etmeye yönelir. Böyle bir yarışın da sonu yoktur.

Kıskançlık ise kişinin kendisinin sahip olduğunu kaybetmekten çekinmesi ya da korkmasıdır. Her ne kadar bu iki duygu insan yaradılışında ezelden beri var olsada, kendisini muhasebe ederek ve sorgulayarak minimum seviyeye indirilebilir.
Kıskançlık kişinin benlik saygısına karşı oluşan bilinçaltı tehdite karşılık bir reaksiyondur. Bu tablo içerisinde olan birey bütün nesnenin kendisine ait olmasını, karşısındakine hiç bir şeyin kalmamasını arzulamaz. İstediği şey, başkasında olanın aynısının kendisinde olmasıdır.

Bu iki terim hakkında belki yüzlerce yazı yada kitap yazılmıştır. Ancak, insan belkide yaradılışı gereği bu iki terimi hiç kendisine yakıştırmaz. Daima birilerinin kendisini kıskandığını kendisine haset duyduğunu düşünür. Anavatan’dan binlerce kilometre uzakta, eskilerin deyimiyle yabancı diyarda bir birine kenetlenmek yerine bir birine haset etmek birbirini kıskanmak kimseye fayda getirmeyeceği gibi, kalpleride köreltir ve insanın boş yere enerjisini alır. Insanlar bir birilerinden farklı yaratıldıkları gibi, almış olduğu eğitim, yaşamış ve yetişmiş olduğu ortamlar, hayatın kendisine sağlamış olduğu olanaklar gibi bir çok unsur nedeniyle farklı mecralarda farklı karaktere bürünürler. Farklı kategorilerde farklı faaliyetlerde bulunurlar. Herkesin her şey hakkında aynı bilgiye sahip olamayacağı gibi, herkesin her şeye ulaşması her zaman mümkün olmayabilir. Daha öncede belirttiğim gibi, Anavatan’dan uzakta bir birimizden başka kimsemizin olmadığı aşikar. Düğünlerimizde olduğu gibi, cenazelerimizdede bir birimizin yanında olma gayretindeyiz. Birimizin acısı hepimizin acısıyken, birimizin başarısı hepimizin başarısı olduğunu unutmayalım. 390.000 nüfusu olan Vorarlberg’te yaklaşık 40.000 Türk kökenli insanın bir birine haset etme yada kıskançlık etme lüksü olmadığı kanaatindeyim. Açılan bir Türk lokalinden biz Türk kökenliler faydalanacağı gibi, yapılan bir organizenin geliri belkide yine başka bir organizede bize hizmet olarak geri dönebileceğini unutmayalım. Onun o arabası var, bunun bu iş yeri var, O şu evi almış, bu şu işi başarmış, şu bir yerde şu yönetimde şu görevi almış, şu bilmem nerde bilmem ne görevini üstlenmiş. Allah herkese her şeyin en iyisini versin. Bir Türk’ün bir yerlere gelmesi bir şeyleri başarması kıskanılacak, haset edilecek bir durum olmamalı, aksine gurur duyulmalı. Burada önemli olan kimin kime ne kadar faydalı olabileceği, kimin kime giriştiği işte ne kadar destek olabileceği. Emin olun, bu eyalette başarılı olmuş bir yerlere gelmiş insanın gün gelir mutlaka sizede maddi yada manevi bir katkısı olur.

Bu vesile ile naçizane tavsiyem, herkesin kendisini muhasebe etmesi ve iğneyi önce kendisine daha sonra çuvaldızı başkasına batırmasıdır. Unutmayalım, sadece ve sadece birlik ve beraberlik içerisinde olursak başarılı ve güçlü oluruz.

Selam ve dua ile

Altmışdört Gürkan