gurkan.altmisdort @ havadis.at

Avusturya’da Müslüman bir kadın olmak, özellikle başörtüsü takanlar için bir kimlik mücadelesi haline gelebiliyor. İnançlarını özgürce yaşama arzusuyla, önyargılar ve ayrımcılık arasında sıkışıp kalmış bir yaşam… Bu, yalnızca bir bireyin değil, aynı zamanda bir topluluğun da hikâyesi.

Günlük Hayatın Sessiz Çığlıkları

Başı kapalı bir kadın olarak sokakta yürürken insanların sizi yalnızca dış görünüşünüzle yargıladığını hissetmek… Bu, tarif edilmesi zor bir duygu. Herkes gibi özgürce hareket etme hakkınızın olduğunu bilirsiniz, ama üzerinizdeki bakışlar sizi bazen bir adım geri atmaya zorlar. Bazen bir otobüse bindiğinizde sessizleşir ortam, bazen de tanımadığınız bir yabancı size önyargılarla dolu sözler sarf eder. “Ben kimseye zarar vermiyorum,” dersiniz içinizden, ama bu sessiz çığlıklar duyulmaz.

Çalışma Hayatında Görünmez Duvarlar

Avusturya’da başörtüsü takan bir kadın olarak iş aramak çoğu zaman yalnızca bir iş bulma çabası değil, aynı zamanda ön yargılarla savaşmaktır. Görüşmelere girerken başörtünüzle birlikte özgeçmişinizdeki başarıları da savunmanız gerekir. Çünkü bazen, başörtünüz tüm yeteneklerinizi gölgede bırakır.
İş yerinde ise “tarafsızlık” bahanesiyle size kim olduğunuzdan vazgeçmeniz gerektiği söylenebilir. Oysa sizin için başörtüsü yalnızca bir inanç meselesidir, bir duruş, bir kimliktir. İşte bu noktada, başörtünüzle barış içinde yaşamak ile toplumun kabulünü kazanmak arasında sıkışır kalırsınız.

Yasalar ve Ötekileştirme

Avusturya’da ilkokullarda başörtüsü yasağı getirilmesi gibi kararlar, yalnızca bir uygulama değildir. Bu yasaklar, Müslüman kadınlara ve çocuklara “burada farklısınız” mesajını daha derinden hissettirir. Medyada sıkça negatif bir şekilde yer almak ise Müslüman kadınları, toplumun ötekileştirilmiş bir parçası gibi hissettirir. Bu durum, yalnızca bir kadın olmayı değil, aynı zamanda bir anne, bir kız çocuğu ve bir birey olmayı da zorlaştırır.

Umudun Gücü

Tüm bu zorluklara rağmen, Avusturya’daki Müslüman kadınlar her gün yeniden umutla kalkar. Her bakışa, her sözlü saldırıya rağmen gülümsemeye devam ederler. Çünkü kim olduklarını bilirler. İnançlarından, değerlerinden ve onurlarından ödün vermezler. Kadınlar arası dayanışma grupları, sivil toplum kuruluşları ve bireysel çabalar sayesinde, bu sessiz mücadele daha gür bir sesle duyulmaya başlanmıştır.

Hikâyenin Sonu Henüz Yazılmadı

Her zorluk bir güç kaynağıdır. Müslüman kadınlar, yaşadıkları her acının, her ayrımcılığın, her ön yargının onları daha da güçlü kıldığını biliyor. Kimliklerinden vazgeçmeden, kendilerini geliştirmeye ve toplumun bir parçası olmaya devam ediyorlar.

Avusturya’da Müslüman kadın olmanın getirdiği mücadeleler, yalnızca bir zorluk değil, aynı zamanda bir gurur meselesidir. Bu hikâye, her Müslüman kadının inancı ve gücüyle yazılmaya devam ediyor. Çünkü hiçbir önyargı, gerçek bir inancı ve kimliği bastıramaz.

Gürkan Altmışdört