Değerli dostlar. Avrupa'da 45 yıllık bir gurbetçi olarak, diğer gurbetçiler gibi ben de çocuklarımla birlikte her yıl senelik tatilimizi kendi vatanımızda kullanmayı tercih ettik. Oysa ki hemen yanımızda İtalya, İspanya, Portekiz, Fransa, İsviçre ve Almanya, diğer yanımızda ise Yunanistan, Malta, Hırvatistan, Bulgaristan vs. diğer ülkeler vardı ama önceliğimiz hep memleket, tercihimiz hep vatanımıza gitmek oldu. Bu nedenle hepimiz önce ''Vatan'' dedik, memleket dedik. Elbette ki bunda özellikle hem anne-baba-kardeş-akraba hasreti, hem damak tadımıza uygun yiyecekler ve hem de kendi ülkemizin vermiş olduğu psikolojik rahatlık ve ayrıca ülkemizin ekonomisine bir katkımız olması düşüncesi esas sebeplerden bazıları idi. Yoksa karayolundan arabayla giderken yabancı ülkelerde binlerce kilometre yolları gece ve gündüz, yazın sıcağında, gümrüklerde saatlerce beklemek, meydana gelen trafik kazaları, soygun ve hırsızlık, hastalık gibi daha birçok olayları göze almak kolay değil. Çocuklar küçükken genellikle onların tercihine ve yaşına göre oteller arardık. Bu nedenle Antalya ve çevresindeki kaydıraklı, her şey dahil ve animasyonlu otelleri tercih ederdik. Fakat çocuklar büyüdüğü için son 10 yıldır havası kuru, temiz ve rutubetsiz olması nedeniyle Bodrum ve çevresindeki otelleri tercih eder olduk. Yani yine de her şeye rağmen herkes gibi hala ülkemizi tercih ediyoruz. Önce Vatan dedik.!
Hepinizin bildiği gibi Korona salgını ve Rusya- Ukrayna savaşı nedeniyle bilhassa son 3 yıldır özellikle Ege bölgesinde Bodrum, Datça, Marmaris, Çeşme, Ayvalık, Akdeniz bölgesinde ise Antalya, Alanya, Mersin ve çevreleri yurt içinden ve yurt dışından gelen insanların akınına uğradı. Bu nedenle ev, daire ve diğer gayrımenkuller ile kira fiyatları çok arttı. Ayrıca; su, elektrik, doğalgaz, yol, doktor, hastane, ulaşım, pahalılık, belediye hizmetleri ve diğer günlük konularda bildiğimiz sıkıntılar başladı. 50 bin, 100 bin nüfuslu ilçelerin yazlıkçı ve turislerle beraber nüfusları bazı yerlerde 1 Milyonu geçti. Göçler nedeniyle yukarıda yazdığım ilçelerde yabancı sayısı yüzde 80 olurken, yerli sayısı ise neredeyse yüzde 20'lerde kaldı. Belediyeler yeterli hizmeti veremez oldu. Yollar patates tarlası gibi, tamir eden yok, kaldırımlar ve sahiller her türlü işgal altında, çöpleri toplayan yok. Bazı kimseler eline geçeni sokağa atıyor, sokaklar çöp ve lağım kokuyor. Bazı sahil kesimleri ve halk plajları bar ve lokantalar tarafından ele geçirilmiş, özelleştirilmiş, hatta yollar bile kapatılmış durumda. Masaların arasından ve müşterilerin ortasından geçiyorsunuz.! Ama bunları ilgililere söylediğiniz zaman değişen bir şey olmuyor, ayrıca herkes sorumluluğu başkasının üzerine atıyor.
Geçenlerde biraz Bodrum ve çevresini gezdikten sonra her yıl olduğu gibi bu yılda sonunda Bodrum'da kalmaya karar verdik. Bodrum ve çevresi ilk günlerde bize de biraz boş gibi geldi. 9 günlük kurban bayramında dolu olan oteller sakinlik yaşıyordu. Sahil kenarlarında her sabah üzerlerine erkenden havlu atılan ve kapatılan şezlonglar boştu. Bodrum'un ünlü sokakları ve dükkanları sinek avlıyordu. Hatta genellikle zenginlerin ve özel plaj arayanların gittiği Türkbükü, Yalıkavak, Gümüşlük ve diğer bazı semtlerdeki işletmelerin kapalı olduğunu, masa ve sandalyelerin toplandığını, diğerlerinin ise müşteri çekmeye çalıştıklarını gördüm. İnsanların genellikle Bodrum belediyesine ait olan ve fiyatları çok makul olan kafeteryaları tercih ettiğini gördüm. Çünkü buralarda hem taze ve hem de temiz yiyecekleri ucuz fiyata yerken sahildeki şezlong, masa ve sandalyeleri de ücretsiz kullanma imkanı bulabiliyorsunuz. Ayrıca; başta Turgutreis ve diğer bölgelerde çok uygun fiyatlara taze ev yemekleri bulmanız da mümkün. Mesela Turgutreis'deki her zaman severek gittiğim bir lokantada günlük etli/ zeytinyağlı taze fasulye, biber dolma, patlıcan tava, taskebabı, etli bamya, kelle paça, 6 euro'dan satılıyor. Bodrum'un merkezindeki birçok lokanta ve büfelerde lahmacun ve döner 3 Euro'dan satılıyor. Bodrum/ Ortakent Midtown AVM'sindeki restorantlarda lahmacun ve çeşitli pideler 100 Tl, tabakta köfte ve salata 200.Tl, döner ve Adana kebap 175.Tl 'den satılıyor. Bu yazdığım fiyatlar 18 Temmuz 2024 tarihine aittir.
Bodrum'daki esnafla da bu 1.500 TL'ye lahmacun konusunu ve yerli/yabancı turist azalmasının nedenlerini konuştum. Hani ''bir deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkartamazmış'' gibi tam yaz turizmi sırasında yapılan bu boş dedikodu inanın ki kendi işinde ve ekmeğinde olan, dürüst çalşan insanları çok üzmüş. Her yerde aradım ve sordum ''nerede bu 1.500 Tl'ye lahmacun'' diye bulamadım. Size yukarıda lahmacun, döner, kebap ve diğer yemeklerin fiyatlarını yazdım. İsterseniz ve Bodrum'da bir yakınlarınız varsa yazdığım yerlere gidip fiyatları görebilirler. Yok öyle 1.500 Tl'ye lahmacun. Ha ben lokanta kapatacağım derseniz belki 100 bin TL'ye de bir lahmacun yersiniz. Geçen hafta eşiyle birlikte Datça'ya gelip bir yemeğe 1,5 Milyon Tl. ödeyen, dünyanın en zengin işadamı da var. Ama o olay hiç konu bile edilmedi. Yunan adalarına gidenleri de bir dinleyin. Hem vize parası, hem yurtdışı harcı ve hem de pislik ayrı bir olay. Geçen yıl Bodrum'un karşısındaki Yunanistan'ın Kos adasına gitmiştim ve bir daha da gitmem. Çünkü; dünden kalan karidesi getirdiler ve ücretini ödeyip, masayı terk ettim. Sonradan da restorantın Facebook sayfasında ağır bir şikayet yazdım, yazım hala duruyor. Yani kötü esnaf her yerde var.! Ama dürüst esnafları bunlardan ayırmak lazım.
Dünyanın en güzel ülkesi benim ülkemdir. Turizmde belki de dünya 3'cüsüdür. Bu konuda bütün ülkeler bir yarış ve rekabet halindedir. Elbetteki bazı işletmeler ve insanlar hata ve ahlaksızlık yapabilir ama bu bütün esnaf sahtekar anlamına gelmez ve gelmemelidir. Bu gibi olaylar bütün bir ülkenin turizmini baltalamak için kullanılmamalıdır.. Ayrıca; Bodrum'da 238 otel kapandı haberi de yalan çıktı. Bu gibi dedikodular çok çabuk yayılıyor, rakiplere malzeme oluyor ve etkili de oluyor. Bu branşta milyonlarca insan ekmek yemektedir. Bu algı olayı bindiğimiz dalı kesmeye benzedi. Mesele üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi.? Dünyanın neresine giderseniz gidin, maden ki turistsiniz girdiğiniz-çıktığınız yeri ona göre önceden bilmeniz ve hesap etmeniz gerekir. Bodrumda da artislerin, şarkıcıların, parası bol olanların ve halktan kaçanların gittiği mekanlara giderseniz bin liraya ayran içer, 1.500 liraya da lahmacun yersiniz. Çünkü oralarda yiyeceğe ve içeceğe değil, mekana para ödüyorsunuz. Mekan işletenler bu konuyu çok iyi bilirler. Bence mesaj alınmıştır. Oyuna gelmeyelim. Pahalılık dünyanın her yerinde var. Avrupa pahalı değil mi? Ev kiraları, su, elektrik, doğalgaz, sebze ve meyva fiyatları tavan yapmadı mı? Tabi ki Avrupa'da da tatile gittiğimiz gibi her gün restoranta gidersek, her gün mağaza-mağaza gezer alış-veriş yaparsak burada da para yetiştiremeyiz. Viyana'da benim oturduğum sokakta bir restorant var, öğle yemek menüsü 300 euro. Ama hiç kimse konu yapmıyor. Kurban bayramında Ege ve Akdeniz'deki otellerin hepsi %100 doluydu. Hiç belli olmaz, Türk turizmini baltalamak ve Yunan turizmini kurtarmak için belki de vizeyi ve yurt dışı harcını bile kaldırırlar, seneye de başka bir bahane bulurlar.. Bu benim düşüncem, elbetteki başka yönde düşünenler olacaktır. Kötü işletmeleri uyaralım, hatta boykot edelim ama kurunun arasındaki yaşları da yakmayalım. Onbinlerce insan bu branştan ekmek yiyor. Ayrıca; kötü işletmeler var diye ülkemize gitmeyecek miyiz? Kötü işletmeleri protesto eder, gitmeyiz, alış-veriş yapmayız olur biter. ! Lütfen; bir lahmacun dedikodusuna Bodrum ve Türk turizmini feda etmeyelim. Sevgi ve saygılarımla.
Viyana. 23.07.2024.mk.