İnanç ve Siyaset Arasında: Türk Kökenli Adaylar LGBT+ Savunusuyla Nasıl Buluşuyor?

Bu makale 7875 kere okunmuş.05 Eylül 2024, Perşembe - 14:25

gurkan.altmisdort @ havadis.at

Türk kökenli bazı adayların LGBT+ haklarını savunan partilerden aday olmalarını anlamakta zorlanıyorum. Burada özellikle bireylerin yaşam tercihlerini eleştirmiyorum; herkesin düşüncelerine ve yaşam tarzına saygı duyuyorum. LGBT+ haklarını savunan bir partinin varlığı da anlaşılabilir bir durum. Ancak, Türk kökenli adayların inançlarımız ve kültürel değerlerimizle çelişen politikaları benimseyen partilerde yer almalarını sorguluyorum.

İslam inancı ve Türk kültüründe aile yapısının korunması, ahlaki değerlerin temelidir. Bu nedenle, kendi inançlarına ve kültürel kimliklerine bağlı olduklarını söyleyen kişilerin, bu değerlere zıt görüşleri savunan bir partide yer almalarını anlamakta güçlük çekiyorum. Bir yanda inançlarımız ve kültürel değerlerimiz varken, diğer yanda LGBT+ haklarını savunan bir partide siyaset yapmak bana ciddi bir çelişki gibi geliyor.

Bir kişi hem Müslüman olduğunu hem de Türk kültürüne bağlı olduğunu iddia ederken, homoseksüelliği normalleştiren bir partide nasıl yer alabilir? Bu noktada, bu adayların kendi değerlerinden taviz verip vermediklerini ya da siyasi kariyerlerini ilerletmek amacıyla mı böyle bir duruş sergilediklerini sorguluyorum. Bir siyasetçi, temsil ettiği toplumun hassasiyetlerine uygun hareket etmek zorundadır. Türk kökenli ve Müslüman bir adayın, bu tür bir parti ile nasıl uyum sağladığını anlamak benim için oldukça zor.

Bu durum, bir siyasetçinin samimiyetini sorgulamama neden oluyor. Eğer bir aday, kendi inançlarına ve toplumun değerlerine ters düşen bir partide yer alıyorsa, gerçekten bu politikaları benimseyip benimsemediği ya da sadece siyasi çıkar mı güttüğü sorusu akla geliyor.

Sonuç olarak, inançlarıma ve kültürel değerlerime bağlı kalarak bu durumu anlamlandıramıyorum. Türk kökenli adayların LGBT+ haklarını savunan bir partide yer almaları, bana göre ciddi bir çelişki. Bu adayların bu durumu nasıl gerekçelendirdiklerini merak ediyorum.

Birinin çıkıp "kral çıplak" demesi gerekiyordu ve bu sorumluluğu ben üstlendim. Farklı tepkiler alacağımı biliyorum, ancak doğru bildiğimi söylemezsem, inançlarımdan ve değerlerimden ödün vermiş olacağımı düşünüyorum.

Bu yazımı eleştirecek olan adaylara ve onları destekleyenlere şu soruyu sormak istiyorum: İnançlarıma bağlı kalarak, yasal işlem riski taşımasına rağmen bu yazıyı yazma cesaretini gösteren ben mi eleştirilmeliyim, yoksa bu çelişki içinde olan adaylar mı? Amacınız gerçekten çözüm bulmak mı yoksa sorun yaratmak mı? Amaç üzüm yemek mi yoksa bağcıyı dövmek mi?