gurkan.altmisdort @ havadis.at

Bu hafta sonu Liste Gaza’nın organize ettiği Filistin’e destek yürüyüşüne katıl(a)mayan Türk kökenli siyasilere sesleniyorum: Siyaset sahnesinde yer almak isteyen bireylerin, kendi inançlarını ve toplumsal sorumluluklarını açıkça ifade edememeleri hususunu ele almak istiyorum.

Aslında bu adayların Filistin meselesine olan duyarlılıkları ve inançları konusunda herhangi bir şüphem yok. Onlar da, Filistin halkının yaşadığı acılara kayıtsız kalmak istemiyorlar. Kendi topluluklarına ve inançlarına karşı sorumluluklarının bilincindeler. Ancak siyasette yer aldıkları partiler, özellikle Filistin-İsrail meselesinde net bir duruş sergileyerek İsrail’i destekleyen bir politika izliyorlar. Bu, bireysel olarak farklı düşünen siyasetçileri zor bir ikilemde bırakıyor.

Bu adaylarımız, hem parti içindeki baskılar hem de toplumsal beklentiler arasında sıkışmış durumda. Kendi fikirlerini özgürce ifade etmek, ait oldukları topluluğun değerlerini savunmak isteseler de, partilerinin belirlediği çizgiyi aşamıyorlar. Çünkü siyasette, bireylerin kendi düşüncelerini dile getirme alanı, parti politikalarıyla sınırlı. Bu da siyaset yapmanın zorluklarından biri: Kendi değerleriniz ve inançlarınız ile parti politikalarının çatıştığı noktalarda, sesinizi yükseltemezsiniz.

Bu durum, daha önce de dile getirdiğim bir sorunun altını bir kez daha çiziyor: Siyaset sahnesinde yer almak ve meclise girmek, kendi değerlerinizi özgürce temsil edebileceğiniz anlamına gelmiyor. Seçildikten sonra, parti politikalarının ve sistemin baskısı altında ezilmeye mahkumsunuz . Bugün Filistin’e destek yürüyüşüne katılamayışınız, bu baskının en somut örneklerinden biri. Bugün bu duruşu gösteremeyenler yarın temsil ettiklerini belirttikleri toplumun değerlerini nasıl savunacak?

Temsil ettiğiniz Toplumun beklentileri ile partilerin politikaları arasındaki uçurum aşikar. Filistin gibi insan haklarının ağır ihlallerine dikkat çekmek isteseniz dahi, parti baskısı nedeniyle susmak zorundasınız. Bu suskunluk, bu eziklik ile bir arpa boyu yol alamazsınız. Temsil edeceğinizi iddia ettiğiniz toplum sizden sadece temsil ettiğiniz partinin değil, aynı zamanda kendi değerlerinin ve toplumun sesini duyurmasını bekliyor.

Bu olay, bir kez daha siyaset ile inançlar ve değerler arasındaki ince çizginin ne kadar zorlayıcı olabileceğini gösteriyor. Türk kökenli adaylar, parti baskısı altında ezildikçe, topluma karşı sorumluluklarını yerine getiremeyeceklerini bilmelidir. Bu noktada, siyaset sahnesinde bu partilerden yer almayı düşünen Türk kökenli adaylar, bu gerçeklikle yüzleşmeleri ve kendi değerlerini ne ölçüde savunabileceklerini ciddi şekilde sorgulamalı.

saygılarımla, 

gürkan altmışdört

SPÖ: Solidarisch mit Israel

ÖVP: Volle Solidarität mit Israel