Avusturya’da Avrupa Birliği'ni (AB) en çok eleştiren, kimi üyelerinin AB'den ayrılmayı savunduğu aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) 9 Haziran’da yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde birinci olması, partinin kurulduğu tarihten bu yana bir ilk olarak dikkatleri çekti.
Aşırı sağcı partinin son 20 yıldır gözlerin üzerine çevrilmesine neden olan yükselişi, 9 Haziran'da elde ettiği başarıyla yadsınamaz bir evreye ulaştı. Aşırı sağcılar pazar günü yapılan seçimde oylarını 2019’daki seçime kıyasla 8,3 puan artırarak yüzde 25,5'e çıkardı. FPÖ böylece ilk sıraya yükselmenin yanı sıra milletvekili sayısını da 3'ten 6’ya çıkartmayı başardı.
Avusturya'da aşırı sağcı FPÖ'nün son yıllardaki yükselişinin arkasında göç krizi, hayat pahalılığı gibi birçok etken bulunuyor. Avrupa’da 2015’te yaşanan göç krizi sonrasında rüzgarı arkasına alan FPÖ, 2017’deki erken genel seçimlerde oy kaybı yaşasa da yüzde 26'ya yakın oy oranıyla seçimi üçüncü tamamlamayı başardı ve o dönem Sebastian Kurz’un Genel Başkanı olduğu Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile koalisyon kurarak iktidar ortağı oldu.
FPÖ, 2019'daki seçimde yüzde 10'a yakın oy kaybı yaşadı. Bunun nedeni ise dönemin Başbakan Yardımcısı ve eski FPÖ Genel Başkanı Heinz Christian Strache’nin kendisini Rus bir iş insanının akrabası olarak tanıtan bir kadınla yaptığı görüşmeye ait görüntülerdi. Bu görüntülerde devlet ihalelerinin Rusya’ya verilmesi gibi yolsuzluk iddialarının yer alması Strache'nin siyasi hayatının bitmesine de yol açtı.
2020'de patlak veren Kovid-19 salgını FPÖ için fırsat oldu. Salgınla mücadele tedbirlerine tepki gösteren aşırı sağcılar, yaklaşık 2 yıl süren bu süreçte her hafta düzenlenen protestolarla imaj düzeltti.
Salgın ve Ukrayna savaşıyla artan enerji fiyatları, yükselen enflasyon, hayat pahalılığı gibi etkenlen de aşırı sağcıların oylarını yükseltmeleri bakımından fırsat sundu.
FPÖ, hafta sonunda yapılan AP seçimi öncesi yürüttüğü kampanyada Ukrayna’daki savaşa karşıt duruşu, Kiev yönetimini destekleyen mevcut iktidarın ülkenin tarafsızlık ilkesine zarar verdiği söylemini, Rusya’ya yönelik yaptırımlara uyulmamasını, hayat pahalılığı karşısında iktidarın yetersiz kaldığı savını ve son olarak göçmen karşıtlığını işledi.
FPÖ, bu seçimde neredeyse yok denecek düzeyde İslamofobik veya ırkçı paylaşımda bulundu. Savaş, hayat pahalılığı gibi yaşamı derinden etkileyen gerçek sorunların ortaya çıkması, aşırı sağcıların diğer suni gündemlere başvurma ihtiyacını ortadan kaldırdı.
Avusturyalı aşırı sağcılar asıl başarıyı eylüldeki genel seçimde bekliyor. FPÖ Genel Başkanı Herbert Kickl, seçim akşamı yaptığı konuşmada, asıl zaferin 29 Eylül’de yapılması planlanan genel seçimlerde kazanılacağını belirterek, AP seçiminde elde edilen başarının asıl hedefe giden yolda bir basamak olduğu imasında bulundu.
Büyükelçi Ceyhun gözlemlerini aktardı
Bir dönem AP milletvekilliği görevinde de bulunan Türkiye’nin Viyana Büyükelçi Ozan Ceyhun, AP seçiminin Avusturya’daki yansımalarına ilişkin gözlemlerini paylaştı.
Ceyhun, Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi olarak Avusturya iç politikasına yönelik siyasi değerlendirmede bulunmasının Viyana Konvansiyonu nedeniyle hem mümkün olmadığını hem de etik olmayacağını belirterek, yalnız gözlemlerini paylaşabileceğini ifade etti.
Avusturya’da AP seçiminin oldukça sakin bir süreçte geçtiğini ve esasında beklenen sonuçların tezahür ettiğini kaydeden Ceyhun, "Tüm kamuoyu yoklamalarında FPÖ’nün yarışı birinci parti olarak bitirmesi bekleniyordu. Öyle de oldu. Sadece FPÖ’nün oy oranı beklenene göre daha az oldu. Yine beklediğimiz gibi ÖVP ikinci ve Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) üçüncü parti oldular." dedi.
Ceyhun, "FPÖ, her ne kadar hedeflediği oy oranına ulaşamadıysa da girdiği bir seçimde ilk defa birinci parti olmasını seçim zaferi olarak tanımladı. ÖVP, beklendiği gibi oy kaybı yaşamasına rağmen FPÖ ile arasındaki sadece yüzde 1'lik farkı ve seçimi ikinci parti olarak bitirmiş olmasını 29 Eylül’de yapılacak genel seçim ve Başbakanlık yarışı açısından olumlu bir gelişme olarak açıkladı." diye konuştu.
SPÖ'nün üçüncü olmasına rağmen 5 yıl önceki seçime göre çok az oy kaybetmeleri ve AP'deki mevcut 5 milletvekili sayısını koruyabilmesini olumlu bir gelişme olarak kamuoyuyla paylaştığını ifade eden Ceyhun, "Yeşiller Partisi, liste başı adayının kampanya döneminin tamamında çok tartışılan bir süreç yaşamasından dolayı korktukları gibi bir oy kaybı yaşamayıp dördüncü parti oldukları için memnunlar." ifadesini kullandı.
Ceyhun, "Şimdi artık gözler 29 Eylül’de yapılacak genel seçimde. AP seçimi sonucunu göz önünde tutarsak FPÖ ve ÖVP birinci parti olarak ipi göğüsleyip kendi başkanlarının Şansölye olması için yarışacak. Aralarındaki çok az oy farkı seçimin son saatine kadar her iki sonucun da mümkün olduğunu göstermekte." ifadesini kullandı.
Büyükelçi Ceyhun, "Son olarak şahsen çok memnun olduğum bir gözlemimi paylaşmak istiyorum. İlk defa bu seçimde 'Türkiye ve Türkler" konusunun hiçbir parti tarafından olumsuz bir şekilde gündeme gelmemiş olması sevindiriciydi. Bu nedenle söz konusu beş partide de iyi ilişkiler içinde olduğumuz muhataplarıma teşekkür ettim." dedi.